Birkaç gündür babam ile konuşmuyorduk. Ah, ne babası… affedersiniz, Sheldon ile. Tedaviyi kabul etmemi ancak böyle ikna edebileceğini zannediyordu.
Sarah masada boyama yaparken çok sessizdi. Gözümü yaralamanın üzerinden birkaç hafta geçmişti, artık lastikli bir bandaj vardı gözümde.
Doktor bandajsız gezebileceğimi söyledi ancak gözüm oldukça çirkin görünüyordu, tıraklarımı geçirdiğim için göz kapağımı yırtmıştım. İnsanların daha da gözlerini dikerek bakmasını istemiyordum; en azından bandaj, o bakışları azaltıyor.
“Xanthus, babamla neden konuşmuyorsunuz artık?”
Ayağa kalktı ve boyama kitabını yanıma koyarak oturdu.
“Eminim barışırız Sarah, üzülme.”
Gülümsedi, tatlı ve pembe yanakları kabardı.
“Buradan ayrılmanı istemiyorum… bizimle kalacaksın değil mi?”
Sessiz kaldım, cevap veremedim.
“Sende boyamak ister misin? Al hadi.”
Bana kalem uzattı. Ona teşekkür ettim, red edersem üzüleceğini biliyordum.
Bir süre düşüncelere daldım. Kafamdaki sesler bana eşlik ediyordu. Dedikleri şeylerden bahsetmek gerekirse… saçma sapan şeylerdi.
Gün içinde normal insanlar neylerden bahsetiyorsa onlarda bahsetiyorlardı. Ya da bazenleri ürkütücü bir hâl alabiliyordu.
“Kapının arkasında biri var”
“Cama birisi tıklatıyor”
“Ensende bir çıyan var.”
“Birisi seni seyrediyor”
gibi gibi şeyler.
Bundan bıktım usandım artık. Gerçekten kendimi öldürmem gerekmiyor mu artık! Madem tedaviyi red ediyorum, neden bu acıya katlanmak zorundayım ki!
“Xanthus! Boyamayı bozdun!”
Boyama kitabına baktım. Garip bir şey çizmiştim. Korkunçtu, ürkütücüydü. O kadar anlatılamazdı ki kelimeler dilimin ucuna gelmiyordu.
“Özür dilerim Sarah, atalım bu sayfayı.”
Sayfayı kopardım ve avucumun içinde buruşturdum. Gülümseyerek saçlarımı okşadı.
“Önemli değil.”
Gülümsedim ve kağıdı çöpe atmak için odadan ayrıldım.
Yakınlarda bir çöp olmadığı için lavabodaki çöp kutusuna gittim, ancak Sheldon’un kağıdı görmesini istemediğimden klozete atıp üstüne sifonu çektim.
Odaya geri dönmek için adımladığımda kapıyı açtım.
Karşı karşıya kaldığım görüntüyle nefesim kesildi. Birkaç adım geriye tökezleyip kalçamın üzerine düştüm.
“S-sarah…”
İple tavana asılmış, gözleri açık bir şekilde ölmüştü. Odanın yer yerinde kan vardı.
Ürkütücü olan tek bu değildi, karşısında ki sandalyede arkası bana dönük bir cüsse vardı. Tanıyordum. Başını çevirdi ve omzunun üzerinden bana baktı. Bendim. Gülümsedi.
“Gördün mü? Gördün mü?”
Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Sarah’ın açık gözlerini her gördüğümde daha da kötü oluyordum.
Başından aşağı, ayaklarına kadar kanlar akıyordu. Yere damlıyordu.
“Sevdiğin hiç kimse senin yanında kalmayacak Xanthus. Ölmeyi hak ediyorsun!”
“Xanthus! Xanthus dedim!”
Beni sallayıp duran Sheldon’u fark ettim. Sarah köşede korkuyla bana bakıyordu.
“S…sarah özür… özür dilerim…”
Sheldon kendime geldiğimi gördüğünde rahatlayıp kalçasının üzerine oturmuştu.
“Tanrım… beni gerçekten öldüreceksin!”
Sakinleşmeye çalıştım.
“Sarah, odana geç.”
Sarah koşa koşa geçtiğinde Sheldon beni tutup kaldırdı.
Üzerimde ki şoku atlatamadım.
Sarah’ı öyle görmek beni gerçekten sarsmıştı.
Bir anda beni lavaboya getirdiğini ve yüzümü soğuk suyla yıkadığını fark ettim. Ancak o zaman kendime gelmiştim.
“Seni öyle titrerken görünce ne yapacağımı bilemedim, bir an diğer gözünüde çıkaracaksın sandım. Resmen nöbet geçiriyordun.”
Nöroloji doktorun bahsettiği beyin iltihabından kaynaklı olmalıydı.
Yüzümü sildi ve hâlâ beni tutarken odama sürükledi, yatağa oturdum.
“Daha fazla bunu yapamam.”
Vücudum titremeye ve doğrudan yere bakmaya devam ediyordum.
“Artık buna katlanmak istemiyorum. Sarah’ı bir daha öyle görmek istemiyorum.”
Yanıma oturdu ve elini omzuma sardı.
“Nasıl? Ne gördün Xanthus?”
Ellerimi sıkmaya ve cimciklemeye başladım.
“Xanthus?”
Yutkundum.
“Onu… onun öldüğünü gördüm. Gözleri açık, benzi atmış, boynundan asılmış; başından aşağı kanlar akarken gördüm.”
Tüylerim dikleşti. Kalbim yerinden çıkacak gibi oldu.
“Katil bendim. Katil… katil benim… Ben katilim, Sheldon ben katilim!”
“Xan-“
“Yatacak bir yerim yok. Bir gün herkesi öldüreceğim, sevdiğim, yanımda olan herkesi.”
Sırtımı sıvazladı ve beni kendine çekerek başımı göğsüne yasladı. Kolunun altındayken güvende hissediyordum.
“Gerçek değildi, tamam mı? Kimseyi öldürmeyeceksin, sen katil değilsin. Sen kurbansın. Kendine bu işkenceyi çektirme, tedaviyi kabul et; lütfen.”
Sessiz kalarak sadece onun kalbinin sesini dinledim. Bu beni rahatlatan şeydi.
Artık kabul et be xantus kendine etme böyle